Suret Cevher ve Varlık İbrahim Halil Üçer

Suret Cevher ve Varlık İbn Sina Felsefesinde

Felsefenin en eski ve temel sorularından biri olan “Çokluk içinde birliği ve birlik içinde çokluğu sağlayan şey nedir?” sorusu, İbn Sînâ tarafından surete müracaatla cevaplanır. Değişim boyunca özdeşlik ve birliğini koruyarak bir...
9789752484061
882483
Suret Cevher ve Varlık
Suret Cevher ve Varlık İbn Sina Felsefesinde
153.86

Felsefenin en eski ve temel sorularından biri olan “Çokluk içinde birliği ve birlik içinde çokluğu sağlayan şey nedir?” sorusu, İbn Sînâ tarafından surete müracaatla cevaplanır. Değişim boyunca özdeşlik ve birliğini koruyarak bir şeye değişmez niteliklerini kazandıran suret; bu vasfıyla, “Bir şeye özünü veren nedir?”, “Bilmek, neyi bilmektir?” ve “Bir şey iyiliğini ve güzelliğini neyle elde eder?” sorularına cevap teşkil eder.


Esasen Eflatun'dan Aristoteles'e, Aristoteles'ten Fârâbî'ye kadar birçok filozof için suret, İbn Sînâ'nın ona atfettiğine yakın anlamlara sahipti. Bununla birlikte terimi açımlamak üzere farklı filozofların ona dâhil ettiği yeni kavramsal bileşenler, suretle ilgili anlam genişlemeleri ve daralmalarının yanı sıra işlev dönüşümleri de meydana getirdi. Onu terim olmanın gücüne kavuşturan Eflatun'dan günümüze gelinceye değin “bir şeyi tanınır ve bilinir kılan ilke” anlamını korumaya devam eden suretle ilgili asıl dönüşümler; terimin fizik, kozmoloji, epistemoloji ve etik gibi alanlarda ifa ettiği işlevlere temel teşkil edecek şekilde ontolojik seviyede kazandığı yeni anlamlarla ilişkilidir. Bu bakımdan denilebilir ki, suretin ontolojisinde meydana gelecek bir değişim daima diğer alanlardaki işlevlerini de dönüştürecek bir yöne sahip olmuştur.


Varlık tarzı ve yeri açısından bakıldığında Eflatun için gayri maddî, bizatihi kaim metafizik ilkelere tekabül eden suretin Aristoteles'te maddî, tikel cevherlerle kaim fizik ilkelere dönüşünce Eflatun'daki kullanımına nispetle eşadlı bir söyleyiş elde ederek yeni işlevler kazanmış olması bunu gösterir. Terimin bu yolla ilerleyen kavramsal dönüşümler tarihinde Eflatun'dan sonra, Aristoteles'in ve Yeni-Eflatuncuların müdahaleleri önemli dönemeçlere karşılık gelir.


İbn Sînâ'nın kendine özgü teorik ayrımlar etrafında terimi yeniden ele alma teşebbüsleriyle ortaya çıkan özgün suret teorisi, bu dönüşümler tarihi açısından yeni bir kırılma noktasına işaret eder. Elinizdeki çalışma eş-Şeyhu'r-reîs'in suretin ontolojisi açısından makas değiştirici sonuçlar doğuran bu müdahalelerinin serimlenmesine hasredilmiştir.



(Tanıtım Bülteninden)



Kitabın Özellikleri
Stok Kodu:
9789752484061
Boyut:
16,5 x 24
Sayfa Sayısı:
468
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017
Kapak Türü:
İnce Kapak
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategoriler:

Felsefenin en eski ve temel sorularından biri olan “Çokluk içinde birliği ve birlik içinde çokluğu sağlayan şey nedir?” sorusu, İbn Sînâ tarafından surete müracaatla cevaplanır. Değişim boyunca özdeşlik ve birliğini koruyarak bir şeye değişmez niteliklerini kazandıran suret; bu vasfıyla, “Bir şeye özünü veren nedir?”, “Bilmek, neyi bilmektir?” ve “Bir şey iyiliğini ve güzelliğini neyle elde eder?” sorularına cevap teşkil eder.


Esasen Eflatun'dan Aristoteles'e, Aristoteles'ten Fârâbî'ye kadar birçok filozof için suret, İbn Sînâ'nın ona atfettiğine yakın anlamlara sahipti. Bununla birlikte terimi açımlamak üzere farklı filozofların ona dâhil ettiği yeni kavramsal bileşenler, suretle ilgili anlam genişlemeleri ve daralmalarının yanı sıra işlev dönüşümleri de meydana getirdi. Onu terim olmanın gücüne kavuşturan Eflatun'dan günümüze gelinceye değin “bir şeyi tanınır ve bilinir kılan ilke” anlamını korumaya devam eden suretle ilgili asıl dönüşümler; terimin fizik, kozmoloji, epistemoloji ve etik gibi alanlarda ifa ettiği işlevlere temel teşkil edecek şekilde ontolojik seviyede kazandığı yeni anlamlarla ilişkilidir. Bu bakımdan denilebilir ki, suretin ontolojisinde meydana gelecek bir değişim daima diğer alanlardaki işlevlerini de dönüştürecek bir yöne sahip olmuştur.


Varlık tarzı ve yeri açısından bakıldığında Eflatun için gayri maddî, bizatihi kaim metafizik ilkelere tekabül eden suretin Aristoteles'te maddî, tikel cevherlerle kaim fizik ilkelere dönüşünce Eflatun'daki kullanımına nispetle eşadlı bir söyleyiş elde ederek yeni işlevler kazanmış olması bunu gösterir. Terimin bu yolla ilerleyen kavramsal dönüşümler tarihinde Eflatun'dan sonra, Aristoteles'in ve Yeni-Eflatuncuların müdahaleleri önemli dönemeçlere karşılık gelir.


İbn Sînâ'nın kendine özgü teorik ayrımlar etrafında terimi yeniden ele alma teşebbüsleriyle ortaya çıkan özgün suret teorisi, bu dönüşümler tarihi açısından yeni bir kırılma noktasına işaret eder. Elinizdeki çalışma eş-Şeyhu'r-reîs'in suretin ontolojisi açısından makas değiştirici sonuçlar doğuran bu müdahalelerinin serimlenmesine hasredilmiştir.



(Tanıtım Bülteninden)



Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat