Hikaye Anlatmıyorum Sadık Koç

Hikaye Anlatmıyorum

İftar vakti salardı beni mahalleye, hadi uyandır milleti diye. Sobada ekmek olurdu, yetişkin sabrıyla hep onun kazandığı, benimse hep küplere binip sonunda ağladığım “Pişti, pişmedi” oyunu oynardık. Dünya da bir oyun yeri değil mi?...
Stokta var
Kargo Ücreti: 45,00 TL
indirimli
56,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 7,12TL
9786258062120
1220451
Hikaye Anlatmıyorum
Hikaye Anlatmıyorum
56.00

İftar vakti salardı beni mahalleye, hadi uyandır milleti diye. Sobada ekmek olurdu, yetişkin sabrıyla hep onun kazandığı, benimse hep küplere binip sonunda ağladığım “Pişti, pişmedi” oyunu oynardık. Dünya da bir oyun yeri değil mi? Oyalanıyor bir süre, er geç göçüyor gelen. Genç yaşta, kemik erimesinden öldü Zarife yengem. Hepimizin gözü önünde kar gibi eridi gitti günden güne. Sonu bahara değil, kışa çıkan bir erimeydi bu. Amcam için eridi yengem, benim için eridi; ama en çok üç, beş ve altı yaşlarındaki Emine, Yusuf ve İhsan isimli çocukları için eriyerek göçtü bu dünyadan.

Gerçeğin soğuk bir yüzü var. Gerçekle hakikat arasında da bir ayrım var. Yaşananları düz bir gerçeklik düzleminde anlatmıyor, onları hak olanın ölçüsünce gösteriyor. Neredeyse hepsi, “Yaşanmayan yazılmaz,” diyebileceğimiz öyküler bunlar. Yaşananların sadece kurgu zeminine oturtularak kayıt edilmesi değil yapılmak istenen, yok olup gitmemesi, hak olanı hatırlatması da istenmiş. Çocukluktan öğrenciliğe, öğretmenlikten köy yaşantısına pek çok an; hak, helal, faiz, mülkiyet, millet, vatan, anne gibi kavramlarla; öğrenci evinden, öğretmenler odasına, köyden belediye binasına hikâyeleşip kendisini sorgulaması için tekrar çıkıyor okurun karşısına. Gerçek ve hakikat pek çok yüzüyle Hikâye Anlatmıyorum'da.



(Tanıtım Bülteninden)


Kitabın Özellikleri
Hamur Tipi:
2. Hamur
Stok Kodu:
9786258062120
Boyut:
12,5 x 21
Sayfa Sayısı:
76
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022
Kapak Türü:
İnce Kapak
Dili:
Türkçe

İftar vakti salardı beni mahalleye, hadi uyandır milleti diye. Sobada ekmek olurdu, yetişkin sabrıyla hep onun kazandığı, benimse hep küplere binip sonunda ağladığım “Pişti, pişmedi” oyunu oynardık. Dünya da bir oyun yeri değil mi? Oyalanıyor bir süre, er geç göçüyor gelen. Genç yaşta, kemik erimesinden öldü Zarife yengem. Hepimizin gözü önünde kar gibi eridi gitti günden güne. Sonu bahara değil, kışa çıkan bir erimeydi bu. Amcam için eridi yengem, benim için eridi; ama en çok üç, beş ve altı yaşlarındaki Emine, Yusuf ve İhsan isimli çocukları için eriyerek göçtü bu dünyadan.

Gerçeğin soğuk bir yüzü var. Gerçekle hakikat arasında da bir ayrım var. Yaşananları düz bir gerçeklik düzleminde anlatmıyor, onları hak olanın ölçüsünce gösteriyor. Neredeyse hepsi, “Yaşanmayan yazılmaz,” diyebileceğimiz öyküler bunlar. Yaşananların sadece kurgu zeminine oturtularak kayıt edilmesi değil yapılmak istenen, yok olup gitmemesi, hak olanı hatırlatması da istenmiş. Çocukluktan öğrenciliğe, öğretmenlikten köy yaşantısına pek çok an; hak, helal, faiz, mülkiyet, millet, vatan, anne gibi kavramlarla; öğrenci evinden, öğretmenler odasına, köyden belediye binasına hikâyeleşip kendisini sorgulaması için tekrar çıkıyor okurun karşısına. Gerçek ve hakikat pek çok yüzüyle Hikâye Anlatmıyorum'da.



(Tanıtım Bülteninden)


Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat