Osmanlı Sultanlarının Hastalıkları ve Ölüm Nedenleri Recep Mesut

Osmanlı Sultanlarının Hastalıkları ve Ölüm Nedenleri

Altı yüzyıla yayılmış 38 erkek hükümdarın genlerinin, kesintisiz 21 nesil babadan oğullara intikal etmesi, tıp bilimi açısından çok önemli “doğal bir longitudinal deney”dir. Özellikle babadan oğullara geçen kalıtım-sal...
9786257563130
1226413
Osmanlı Sultanlarının Hastalıkları ve Ölüm Nedenleri
Osmanlı Sultanlarının Hastalıkları ve Ölüm Nedenleri
58.80

Altı yüzyıla yayılmış 38 erkek hükümdarın genlerinin, kesintisiz 21 nesil babadan oğullara intikal etmesi, tıp bilimi açısından çok önemli “doğal bir longitudinal deney”dir. Özellikle babadan oğullara geçen kalıtım-sal hastalıklar için istisnai değere sahiptir. Bu sultanların anneleri, hepsi birbirinden farklı ırktan ve soydan gelmişlerdir. Ana tarafından oğullara geçebilen kalıtım faktörlerini inkâr edemeyiz, fakat aşırı karışık oldukları için bu aşamada onların üzerinde duramayacağız. Tarih bize sadece erkek cinsiyet tertibi ile aktarılan genetik patolojileri incelememize fırsat vermiş-tir. Yalnız bu açıdan bile, Osmanlı sultanlarının rahatsızlıkları, hastalıkları ve ölümleri dünya çapında değerli sonuçlar sunabilir. Kuşkusuz bu araştırmanın metodolojik zorlukları da çoktur. Her şeyden önce bu hükümdarların sağlık statüsü bugünkü bilgilerimize göre yeterli değildir: yani kan ve idrar tahlilleri yoktur, enstrümental tetkikleri ve iç organlarının görüntülenmesi mümkün olmamıştır, öldüklerinde otopsi yapılmamıştır (son Sultan 6. Mehmet Vahidettin hariç). Diğer taraftan, 14. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında tıp bilimi olağanüstü değişikliklere uğramıştır. Teşhisler ve tedaviler değişmiş, tıbbi terminoloji de (hastalıkların adları, ilâçların adları) değişmiştir. Osmanlı vakanüvislerin kayıtlarında, önceleri İslâm tıp ekolü-ne ait Arapça-Farsça hastalık adlarına rastlanırken, 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Batı'dan alınan Latince ve Fransızca terimlere yer verilmektedir (modern Tıbbiye Mektebi 1827'de açılmıştır).
İlk hükümdarların doğum ve ölüm tarihleri bile kesinlikle bilinmez iken, özel hekimleri olup olmadığı da meçhuldür. Fakat sonradan yedi kişiye ulaşan saray hekimleri ekibi ve hekimbaşıları, saray hasta odaları ve saray eczanesi teşekkül etmiştir. Mısır'dan, İran'dan, Orta Asya'dan ehil tabipler getirtilmiş, Ebu Bekir er-Râzi (Rhazes) ve İbni Sinâ (Avicenna) tababeti uygulanmıştır. Avrupa'da eğitim görmüş Osmanlı tebaası Mu-sevi ve Hıristiyan hekimlerden yararlanılmış, 19. yüzyılda Paris ve Viyana ekollerinden yüksek ücretli ünlü tabipler de sarayda ağırlanmıştır.



(Tanıtım Bülteninden)


Kitabın Özellikleri
Hamur Tipi:
2. Hamur
Stok Kodu:
9786257563130
Boyut:
13,5 x 19,5
Sayfa Sayısı:
114
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022
Kapak Türü:
İnce Kapak
Dili:
Türkçe

Altı yüzyıla yayılmış 38 erkek hükümdarın genlerinin, kesintisiz 21 nesil babadan oğullara intikal etmesi, tıp bilimi açısından çok önemli “doğal bir longitudinal deney”dir. Özellikle babadan oğullara geçen kalıtım-sal hastalıklar için istisnai değere sahiptir. Bu sultanların anneleri, hepsi birbirinden farklı ırktan ve soydan gelmişlerdir. Ana tarafından oğullara geçebilen kalıtım faktörlerini inkâr edemeyiz, fakat aşırı karışık oldukları için bu aşamada onların üzerinde duramayacağız. Tarih bize sadece erkek cinsiyet tertibi ile aktarılan genetik patolojileri incelememize fırsat vermiş-tir. Yalnız bu açıdan bile, Osmanlı sultanlarının rahatsızlıkları, hastalıkları ve ölümleri dünya çapında değerli sonuçlar sunabilir. Kuşkusuz bu araştırmanın metodolojik zorlukları da çoktur. Her şeyden önce bu hükümdarların sağlık statüsü bugünkü bilgilerimize göre yeterli değildir: yani kan ve idrar tahlilleri yoktur, enstrümental tetkikleri ve iç organlarının görüntülenmesi mümkün olmamıştır, öldüklerinde otopsi yapılmamıştır (son Sultan 6. Mehmet Vahidettin hariç). Diğer taraftan, 14. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında tıp bilimi olağanüstü değişikliklere uğramıştır. Teşhisler ve tedaviler değişmiş, tıbbi terminoloji de (hastalıkların adları, ilâçların adları) değişmiştir. Osmanlı vakanüvislerin kayıtlarında, önceleri İslâm tıp ekolü-ne ait Arapça-Farsça hastalık adlarına rastlanırken, 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Batı'dan alınan Latince ve Fransızca terimlere yer verilmektedir (modern Tıbbiye Mektebi 1827'de açılmıştır).
İlk hükümdarların doğum ve ölüm tarihleri bile kesinlikle bilinmez iken, özel hekimleri olup olmadığı da meçhuldür. Fakat sonradan yedi kişiye ulaşan saray hekimleri ekibi ve hekimbaşıları, saray hasta odaları ve saray eczanesi teşekkül etmiştir. Mısır'dan, İran'dan, Orta Asya'dan ehil tabipler getirtilmiş, Ebu Bekir er-Râzi (Rhazes) ve İbni Sinâ (Avicenna) tababeti uygulanmıştır. Avrupa'da eğitim görmüş Osmanlı tebaası Mu-sevi ve Hıristiyan hekimlerden yararlanılmış, 19. yüzyılda Paris ve Viyana ekollerinden yüksek ücretli ünlü tabipler de sarayda ağırlanmıştır.



(Tanıtım Bülteninden)


Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat