Hodgam Efendi ve O Recep Boz

Hodgam, Efendi ve O

Gündüzlerin koşturmaya zerk edilmiş saat zembereğinde bir Mevlevi gibi dönen insanlara, zaman kaygısından yoksun olan her şey hayretle bakmalıydı. Fakat burada o meşhur düalitekörleşiyor, zıtlık denen kendine kaim burada işlemiyordu....
Stokta var
Kargo Ücreti: 60,00 TL
indirimli
96,80TL
Taksitli fiyat: 9 x 12,69TL
Havale/EFT ile: 94,86TL
9786256617605
1282861
Hodgam, Efendi ve O
Hodgam, Efendi ve O
96.80

Gündüzlerin koşturmaya zerk edilmiş saat zembereğinde bir Mevlevi gibi dönen insanlara, zaman kaygısından yoksun olan her şey hayretle bakmalıydı. Fakat burada o meşhur düalite
körleşiyor, zıtlık denen kendine kaim burada işlemiyordu. Zaman kimse için gereksiz değildi çünkü. Akış denen fenomen görünmese bile herkes bunu tüm kılcal damarlarıyla ve tüm duyu organlarıyla görüyor, işitiyor ve daha onlarca şey ile farkına varıyordu. Fakat bir kesimi ise bu akış fenomeninin sadece karanlığını ve aydınlığını idrak edebiliyordu. Bazıları ise daha ileri gidip yıldızların güneşten daha farklı olduğunun ayırdına varabiliyor, bir kesimi ise okunan ezanları dinleyip o akan şeyin ne olduğunu, neye benzediğini biraz olsun anlamlandırabiliyorlardı. İşte o an insanoğlu ölüme koşarcasına giderken, bir acının içinde bir yerde coşarcasına kanatlandığını hissediyor ve asıl gerçek olanın ölüm değil de “zaman” olduğunu anlıyordu. Bu zaman ise yeknesaklığın getirdiği bir alışılmışlık varsayımıydı. Alışmış da kudurmuştan beterdi. Ve alışan için gündüzler gözlerin gördüğü kadar kötü, geceler karanlığın öngördüğü kadar vesveseliydi.

Kitabın Özellikleri
Stok Kodu:
9786256617605
Boyut:
13.5x19.5
Sayfa Sayısı:
104
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe

Gündüzlerin koşturmaya zerk edilmiş saat zembereğinde bir Mevlevi gibi dönen insanlara, zaman kaygısından yoksun olan her şey hayretle bakmalıydı. Fakat burada o meşhur düalite
körleşiyor, zıtlık denen kendine kaim burada işlemiyordu. Zaman kimse için gereksiz değildi çünkü. Akış denen fenomen görünmese bile herkes bunu tüm kılcal damarlarıyla ve tüm duyu organlarıyla görüyor, işitiyor ve daha onlarca şey ile farkına varıyordu. Fakat bir kesimi ise bu akış fenomeninin sadece karanlığını ve aydınlığını idrak edebiliyordu. Bazıları ise daha ileri gidip yıldızların güneşten daha farklı olduğunun ayırdına varabiliyor, bir kesimi ise okunan ezanları dinleyip o akan şeyin ne olduğunu, neye benzediğini biraz olsun anlamlandırabiliyorlardı. İşte o an insanoğlu ölüme koşarcasına giderken, bir acının içinde bir yerde coşarcasına kanatlandığını hissediyor ve asıl gerçek olanın ölüm değil de “zaman” olduğunu anlıyordu. Bu zaman ise yeknesaklığın getirdiği bir alışılmışlık varsayımıydı. Alışmış da kudurmuştan beterdi. Ve alışan için gündüzler gözlerin gördüğü kadar kötü, geceler karanlığın öngördüğü kadar vesveseliydi.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat