Türkler Viyana Kapılarında M. Turhan Tan

Türkler Viyana Kapılarında Viyana Dönüşü

Sen sus be herif, dedi; burada yalnız ben konuşuyorum. Ve Hünkâra yüzünü çevirdi: Şu ağayı, bu ağayı, şu veziri, bu veziri keserken Budin gibi bir kale elden çıkarken, babam gibi yiğitler Ciğerdelen'de cayır cayır yanarken, sarayında...
9786059398336
864767
Türkler Viyana Kapılarında
Türkler Viyana Kapılarında Viyana Dönüşü
97.50

Sen sus be herif, dedi; burada yalnız ben konuşuyorum. Ve Hünkâra yüzünü çevirdi: Şu ağayı, bu ağayı, şu veziri, bu veziri keserken Budin gibi bir kale elden çıkarken, babam gibi yiğitler Ciğerdelen'de cayır cayır yanarken, sarayında suçsuz kadınlar denize atılırken ölümü düşünmüyordun. Şimdi tahtsız kalınca mı yüreği ne ölüm acısı çöktü? Kırk yıldır padişahlık ediyorsun, hâlâ mı erce davranmayı öğrenmedin? Yazık sana Avcı Mehmet, yazık. Kötü bir can için bu kadar korku çekilmez. Ben Deli Muradın, anam Gülbeyaz'ın, babam Kara Mehmet'in öcünü işte aldım, seni devirdim. Budin'de yarı aç şehit olanlar, bu yaptığım işi sinlerinde sezerlerse sevineceklerdir. Haydi, pabuçlarını giy kendi ayağınla zindanına gir. Orada ağlaya ağlaya belki yüreğinin karasını biraz giderirsin, ömrün tükenince yerin altına temizce girersin. Şimdi ölürsen ahirette de halin yaman olur. Çünkü suçun büyüktür, içinin karası koyudur.

Biraz sonra, o, yeni Hünkârla kardeşi Ahmed'in kırk yıldan beri hapsedildikleri odaya kapatılmış bulunuyordu. İki oğlu da yanına konulmuştu, babalarına arkadaş yapılmıştı.

Küçük Kara Mehmet, bütün bir yurdu yıllarca inim inim inleten Hünkârın diri diri mezara koyulduğunu gözüyle gör dükten sonra içinde bir sızı duydu: Bre Avcı. Mehmet, dedi, sen ettiğini buldun amma, bu çocuklara yazık oldu, çünkü onlar suçsuz ceza çekiyorlar, fa kat vebali, senin yerine geçen adamın boynuna. Emri veren odur. Haydi Tanrı yardımcın olsun, İnşallah çabuk ölürsün, kıvranmaktan kurtulursun.

Bu son söz, eski padişaha yeni endişeler aşıladığından çırpınıp yalvarmaya, hayatının korunması için genç Sipahiden yardım dilenmeye koyulmuştu. Kara Mehmet, erkeğe yakıştıramadığı sızlanışlara sırtını çevirip ayrılırken mahpus, inledi: -Aslan oğlum, biraz dur, sana bir armağan vereyim. Belki onu gördükçe beni hatırlarsın, bana ölüm sunulmasına rıza vermezsin.

Hem bu sözleri söylüyor, hem parmağından çıkardığı, bir yüzüğü genç Sipahiye uzatıyordu. Küçük Kara Mehmet, bir bakışta kendine armağan edilen yüzüğü tanıdı ve yine bir lâhzada sert bir karar aldı: -Ver, ver, dedi, bu yüzük artık yerini bulmalıdır.
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 416

Baskı Yılı: 2016


Dili: Türkçe
Yayınevi: Parola Yayınları
Kitabın Özellikleri
Stok Kodu:
9786059398336
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
416
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016
Kapak Türü:
İnce Kapak
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe

Sen sus be herif, dedi; burada yalnız ben konuşuyorum. Ve Hünkâra yüzünü çevirdi: Şu ağayı, bu ağayı, şu veziri, bu veziri keserken Budin gibi bir kale elden çıkarken, babam gibi yiğitler Ciğerdelen'de cayır cayır yanarken, sarayında suçsuz kadınlar denize atılırken ölümü düşünmüyordun. Şimdi tahtsız kalınca mı yüreği ne ölüm acısı çöktü? Kırk yıldır padişahlık ediyorsun, hâlâ mı erce davranmayı öğrenmedin? Yazık sana Avcı Mehmet, yazık. Kötü bir can için bu kadar korku çekilmez. Ben Deli Muradın, anam Gülbeyaz'ın, babam Kara Mehmet'in öcünü işte aldım, seni devirdim. Budin'de yarı aç şehit olanlar, bu yaptığım işi sinlerinde sezerlerse sevineceklerdir. Haydi, pabuçlarını giy kendi ayağınla zindanına gir. Orada ağlaya ağlaya belki yüreğinin karasını biraz giderirsin, ömrün tükenince yerin altına temizce girersin. Şimdi ölürsen ahirette de halin yaman olur. Çünkü suçun büyüktür, içinin karası koyudur.

Biraz sonra, o, yeni Hünkârla kardeşi Ahmed'in kırk yıldan beri hapsedildikleri odaya kapatılmış bulunuyordu. İki oğlu da yanına konulmuştu, babalarına arkadaş yapılmıştı.

Küçük Kara Mehmet, bütün bir yurdu yıllarca inim inim inleten Hünkârın diri diri mezara koyulduğunu gözüyle gör dükten sonra içinde bir sızı duydu: Bre Avcı. Mehmet, dedi, sen ettiğini buldun amma, bu çocuklara yazık oldu, çünkü onlar suçsuz ceza çekiyorlar, fa kat vebali, senin yerine geçen adamın boynuna. Emri veren odur. Haydi Tanrı yardımcın olsun, İnşallah çabuk ölürsün, kıvranmaktan kurtulursun.

Bu son söz, eski padişaha yeni endişeler aşıladığından çırpınıp yalvarmaya, hayatının korunması için genç Sipahiden yardım dilenmeye koyulmuştu. Kara Mehmet, erkeğe yakıştıramadığı sızlanışlara sırtını çevirip ayrılırken mahpus, inledi: -Aslan oğlum, biraz dur, sana bir armağan vereyim. Belki onu gördükçe beni hatırlarsın, bana ölüm sunulmasına rıza vermezsin.

Hem bu sözleri söylüyor, hem parmağından çıkardığı, bir yüzüğü genç Sipahiye uzatıyordu. Küçük Kara Mehmet, bir bakışta kendine armağan edilen yüzüğü tanıdı ve yine bir lâhzada sert bir karar aldı: -Ver, ver, dedi, bu yüzük artık yerini bulmalıdır.
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 416

Baskı Yılı: 2016


Dili: Türkçe
Yayınevi: Parola Yayınları
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat