Çekirdek %20 indirimli Hakan Tacal

Çekirdek

Yaklaşan fırtınayı hatırlıyorum. Kara, kaynaşan kütlesini izlemiştik beraber Salacak'ta. Eski İstanbul'dan bize doğru gelişini, altındaki o karanlığı.Rüzgâr vardı... Bize yaklaşan geleceğe bakarken hayranlık ve şaşkınlık...
9786055587192
597172
Çekirdek
Çekirdek
37.50

Yaklaşan fırtınayı hatırlıyorum.
Kara, kaynaşan kütlesini izlemiştik beraber Salacak'ta.
Eski İstanbul'dan bize doğru gelişini, altındaki o karanlığı.
Rüzgâr vardı... Bize yaklaşan geleceğe bakarken hayranlık ve şaşkınlık içindeydik.
O şey öyle canlı, hareketli, hatta kararlıydı ki; sanki onun gelişini
kaçınılmaz yapan bizdik.
Hatırlıyorum şimdi. Ve bu çok kötü.
Hayatın bu kadar yanlış gidebileceğini kim düşünebilirdi?
Fırtına...
Fırtına çok fena vurdu bizi.

Banyodaki işkence nihayet bitmişti...
Ben bininci kez buz gibi akan suyun altında yıkanmaya çalıştıktan sonra, vücudumun her parçasından apayrı titreyen çenemi de yanıma alıp dışarı çıkmıştım.
Kendimi, Zeyno'yu bıraktığım yerde; tam televizyonun karşısındaki koltukta çekirdek yerken buldum. Gary Grant, siyah-beyaz suretiyle gülümsüyordu ekrandan...
"Eğer beş dakika daha durursan, bu pozisyonda üçüncü saatine girmiş olacaksın Zeyno, bırak artık elinden şu çekirdeği..."
Tuzdan şişmiş dudaklarının arasında bir tane daha çıtlatırken, "Yardım et, daha var." dedi. Bir kazınmış saçlarına, bir çarşamba pazarından bulduğu pokemonlu geceliğine baktım. Beylik tanımlardan hangisini yapabilirdim ki onun için; Sevimli?.. Masum?.. Akıllı?..

Tam olarak hiçbiri değildi.

Tam olarak... Ne ahlaklıydı, ne sevecen, ne de şirin. Tam olarak hiçbir şey değildi. O meşhur ağlayan çocuk posteri etkisi yaratırdı bende.

Ve güneşin ilk ışığını, martılar aniden ötmeye başlamadan önceki o kimsesiz sessizliğin zamansızlığını severdi. Kötü içiciydi.

Ama belki doğrusu da oydu.

"Amacı ne?" derdi. "Sen kendinden geçmek için içmiyor musun sanki?"...

Ardından koltuğuna gömülür, eski filmleri izlerdi çoğunlukla. Bir üniversitede okuyordu galiba... Hangisi olduğunu ikimiz de hatırlamıyorduk.

Koltuğun kolçağına iliştim. Bir avuç tuzlu çekirdek aldım kesekâğıdından.

"Duramıyorsun değil mi?" dedim.

"Katherine Hepburn böyle ağlarken, duramıyorum." dedi.

Çok az vaktimiz vardı, çok.



Sayfa Sayısı: 100

Baskı Yılı: 2010


Dili: Türkçe
Yayınevi: Hozcomics
Kitabın Özellikleri
Stok Kodu:
9786055587192
Boyut:
16.00x24.00
Sayfa Sayısı:
100
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2011
Kapak Türü:
İnce Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe
Dili:
Türkçe
Kategoriler:

Yaklaşan fırtınayı hatırlıyorum.
Kara, kaynaşan kütlesini izlemiştik beraber Salacak'ta.
Eski İstanbul'dan bize doğru gelişini, altındaki o karanlığı.
Rüzgâr vardı... Bize yaklaşan geleceğe bakarken hayranlık ve şaşkınlık içindeydik.
O şey öyle canlı, hareketli, hatta kararlıydı ki; sanki onun gelişini
kaçınılmaz yapan bizdik.
Hatırlıyorum şimdi. Ve bu çok kötü.
Hayatın bu kadar yanlış gidebileceğini kim düşünebilirdi?
Fırtına...
Fırtına çok fena vurdu bizi.

Banyodaki işkence nihayet bitmişti...
Ben bininci kez buz gibi akan suyun altında yıkanmaya çalıştıktan sonra, vücudumun her parçasından apayrı titreyen çenemi de yanıma alıp dışarı çıkmıştım.
Kendimi, Zeyno'yu bıraktığım yerde; tam televizyonun karşısındaki koltukta çekirdek yerken buldum. Gary Grant, siyah-beyaz suretiyle gülümsüyordu ekrandan...
"Eğer beş dakika daha durursan, bu pozisyonda üçüncü saatine girmiş olacaksın Zeyno, bırak artık elinden şu çekirdeği..."
Tuzdan şişmiş dudaklarının arasında bir tane daha çıtlatırken, "Yardım et, daha var." dedi. Bir kazınmış saçlarına, bir çarşamba pazarından bulduğu pokemonlu geceliğine baktım. Beylik tanımlardan hangisini yapabilirdim ki onun için; Sevimli?.. Masum?.. Akıllı?..

Tam olarak hiçbiri değildi.

Tam olarak... Ne ahlaklıydı, ne sevecen, ne de şirin. Tam olarak hiçbir şey değildi. O meşhur ağlayan çocuk posteri etkisi yaratırdı bende.

Ve güneşin ilk ışığını, martılar aniden ötmeye başlamadan önceki o kimsesiz sessizliğin zamansızlığını severdi. Kötü içiciydi.

Ama belki doğrusu da oydu.

"Amacı ne?" derdi. "Sen kendinden geçmek için içmiyor musun sanki?"...

Ardından koltuğuna gömülür, eski filmleri izlerdi çoğunlukla. Bir üniversitede okuyordu galiba... Hangisi olduğunu ikimiz de hatırlamıyorduk.

Koltuğun kolçağına iliştim. Bir avuç tuzlu çekirdek aldım kesekâğıdından.

"Duramıyorsun değil mi?" dedim.

"Katherine Hepburn böyle ağlarken, duramıyorum." dedi.

Çok az vaktimiz vardı, çok.



Sayfa Sayısı: 100

Baskı Yılı: 2010


Dili: Türkçe
Yayınevi: Hozcomics
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat