Göç 1912 - Ahıskadan Çanakkaleye İsmail Aydın

Ahıskadan Çanakkaleye Göç

Kimisi bacası tüten evine son kez bakıyor, kimisi göçe katılmayan akrabaları ile son kez kucaklaşıyor, gözlerden sicim gibi yaşlar boşalıyordu. Göçmenlerin karşılaştıkları zorlukların başında, belki de göç etmenin vermiş olduğu...
Stokta var
Kargo Ücreti: 45,00 TL
indirimli
16,25TL
Taksitli fiyat: 9 x 2,07TL
9786058066632
955304
Ahıskadan Çanakkaleye Göç
Ahıskadan Çanakkaleye Göç
16.25

Kimisi bacası tüten evine son kez bakıyor, kimisi göçe katılmayan akrabaları ile son kez kucaklaşıyor, gözlerden sicim gibi yaşlar boşalıyordu. Göçmenlerin karşılaştıkları zorlukların başında, belki de göç etmenin vermiş olduğu moralsizlik ve eziklik yer almaktaydı. Kadın, erkek, çoluk, çocuk yollara dökülmüşlerdi. Zavallılar, tam tepeyi dönecekleri sırada, yurtlarına son bir kez daha uzun uzun baktılar. Bu kara bahtlı, kadersiz insanlar şimdi için için ağlıyordu. Ama onlarla beraber sanki köyleri de ağlıyordu. Bu sabah buğulu gözlerine nazire yapar gibi çöken yoğun bir sis, artık yavaş yavaş açılıyordu. Şimdi ağlayarak ayrıldıkları sevgili köylerinden kıvrılarak akan büyük derenin kenarında, her sabah olduğu gibi kadınlar ve kızlar çamaşır yıkamıyordu. Anneleri çamaşır yıkayan çocukların sesleri ise artık etrafta çınlamıyordu. Gittikçe incelen sisi yararak göğe yükselen beyaz minarelerden artık Ezan sesi işitilmeyecekti. Artık bacalarında duman tütmeyen, evleri uzaklaştıkça gözlerine taş ve çamur yığınından oluşan kara tepecikler gibi görünüyordu...


(Tanıtım Bülteninden)


Kitabın Özellikleri
Hamur Tipi:
2. Hamur
Stok Kodu:
9786058066632
Boyut:
13,5 x 19
Sayfa Sayısı:
215
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2019
Kapak Türü:
İnce Kapak
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe

Kimisi bacası tüten evine son kez bakıyor, kimisi göçe katılmayan akrabaları ile son kez kucaklaşıyor, gözlerden sicim gibi yaşlar boşalıyordu. Göçmenlerin karşılaştıkları zorlukların başında, belki de göç etmenin vermiş olduğu moralsizlik ve eziklik yer almaktaydı. Kadın, erkek, çoluk, çocuk yollara dökülmüşlerdi. Zavallılar, tam tepeyi dönecekleri sırada, yurtlarına son bir kez daha uzun uzun baktılar. Bu kara bahtlı, kadersiz insanlar şimdi için için ağlıyordu. Ama onlarla beraber sanki köyleri de ağlıyordu. Bu sabah buğulu gözlerine nazire yapar gibi çöken yoğun bir sis, artık yavaş yavaş açılıyordu. Şimdi ağlayarak ayrıldıkları sevgili köylerinden kıvrılarak akan büyük derenin kenarında, her sabah olduğu gibi kadınlar ve kızlar çamaşır yıkamıyordu. Anneleri çamaşır yıkayan çocukların sesleri ise artık etrafta çınlamıyordu. Gittikçe incelen sisi yararak göğe yükselen beyaz minarelerden artık Ezan sesi işitilmeyecekti. Artık bacalarında duman tütmeyen, evleri uzaklaştıkça gözlerine taş ve çamur yığınından oluşan kara tepecikler gibi görünüyordu...


(Tanıtım Bülteninden)


Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat