Bu işlem için üye girişi yapmanız gerekiyor
Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar 7 - Tebyin Fatih Orum

Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar 7 - Tebyin

Kur'ân'da tebyîn, tafsîl, tasrîf gibi farklı kelimeler geçse de genelde meallerde bu kelimelere “açıklama” anlamı verilir. Örnek olması açısından Diyanet Vakfı Mealini dikkate alarak üç kavrama verilen anlamları görelim: a. Tebyîn...
Kargo Ücreti: 60,00 TL
indirimli
32,00TL
Havale/EFT ile: 31,36TL
9789752423022
872844
Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar 7 - Tebyin
Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar 7 - Tebyin
32.00

Kur'ân'da tebyîn, tafsîl, tasrîf gibi farklı kelimeler geçse de genelde meallerde bu kelimelere “açıklama” anlamı verilir. Örnek olması açısından Diyanet Vakfı Mealini dikkate alarak üç kavrama verilen anlamları görelim:



a. Tebyîn



…قَدْبَيَّنَّالَكُمُالْآيَاتِإِنْكُنْتُمْتَعْقِلُونَ


“…Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” (Âl-iİmrân 3/118)



b. Tasrîf



…انْظُرْكَيْفَنُصَرِّفُالْآيَاتِلَعَلَّهُمْيَفْقَهُونَ


“…Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz!”(En'âm 6/65)


c. Tafsîl



…كَذَلِكَنُفَصِّلُالْآيَاتِلِقَوْمٍيَعْلَمُونَ


“…İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.”(A'râf 7/32)


Görüldüğü üzere ilk âyette “tebyîn” kökünden “beyyennâ (بَيَّنَّا)”, ikinci âyette “tasrîf” kökünden “nusarrifü (نُصَرِّفُ)”, üçüncü âyette de “tafsîl” kökünden “nüfassılü (نُفَصِّلُ)” geçmekte, ama bu üç ayrı kullanım üç âyetin mealine de açıklama” olarak yansımaktadır.


Oysa şu âyet tasrîf ve tebyînin farklı şeyler olduğunu göstermektedir:


وَكَذَلِكَنُصَرِّفُالآيَاتِوَلِيَقُولُواْدَرَسْتَوَلِنُبَيِّنَهُلِقَوْمٍيَعْلَمُونَ


“İşte âyetlerimizi böyle tasrif ederiz ki birileri: “Sen bir yerden öğrenmişsin” desin; biz de onu bilen bir topluluğa tebyin etmiş olalım.”(En'âm 6/105)


Yukarıdaki âyette, ayetlerin tasrîf edildiği, bununla elde edilen sonucun da tebyîn olduğu bildirilmektedir. Tasrîf ve tebyîn farklı şeylerdir. Oysa TDV'na ait mealde yukarıdaki âyete şu anlam verilmiştir:


“Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, ‘Sen ders almışsın' desinler de biz de anlayan toplum için Kur'ân'ı iyice açıklayalım.”


Yukarıdaki mealin “‘Sen ders almışsın' desinler de” bölümünü atlarsak ortaya çıkan meal şöyle olacaktır:


“Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, biz de anlayan toplum için Kur'ân'ı iyice açıklayalım.”


Dikkatli bir okuyucu, yukarıdaki mealde bir anlam bozukluğu olduğunu anlayacaktır.


Yapılan tasrîfle bilinen, zaten varolan şeylerin tebyîni yani ortaya çıkması amaçlanmaktadır. Tasrîf ile tebyîn arasında böylesi bir ilişki vardır.


Tafsîl ile tebyîn arasındaki benzer bir ilişki şu âyette görülmektedir:


وَكَذَلِكَنفَصِّلُالآيَاتِوَلِتَسْتَبِينَسَبِيلُالْمُجْرِمِينَ


“İşte ayetlerimizi böyle tafsîl ederiz ki suçluların yolu iyice belli olsun” (En'âm 6/55)


(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Özellikleri
Stok Kodu:
9789752423022
Boyut:
10x17
Sayfa Sayısı:
52
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-03
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe

Kur'ân'da tebyîn, tafsîl, tasrîf gibi farklı kelimeler geçse de genelde meallerde bu kelimelere “açıklama” anlamı verilir. Örnek olması açısından Diyanet Vakfı Mealini dikkate alarak üç kavrama verilen anlamları görelim:



a. Tebyîn



…قَدْبَيَّنَّالَكُمُالْآيَاتِإِنْكُنْتُمْتَعْقِلُونَ


“…Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” (Âl-iİmrân 3/118)



b. Tasrîf



…انْظُرْكَيْفَنُصَرِّفُالْآيَاتِلَعَلَّهُمْيَفْقَهُونَ


“…Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz!”(En'âm 6/65)


c. Tafsîl



…كَذَلِكَنُفَصِّلُالْآيَاتِلِقَوْمٍيَعْلَمُونَ


“…İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.”(A'râf 7/32)


Görüldüğü üzere ilk âyette “tebyîn” kökünden “beyyennâ (بَيَّنَّا)”, ikinci âyette “tasrîf” kökünden “nusarrifü (نُصَرِّفُ)”, üçüncü âyette de “tafsîl” kökünden “nüfassılü (نُفَصِّلُ)” geçmekte, ama bu üç ayrı kullanım üç âyetin mealine de açıklama” olarak yansımaktadır.


Oysa şu âyet tasrîf ve tebyînin farklı şeyler olduğunu göstermektedir:


وَكَذَلِكَنُصَرِّفُالآيَاتِوَلِيَقُولُواْدَرَسْتَوَلِنُبَيِّنَهُلِقَوْمٍيَعْلَمُونَ


“İşte âyetlerimizi böyle tasrif ederiz ki birileri: “Sen bir yerden öğrenmişsin” desin; biz de onu bilen bir topluluğa tebyin etmiş olalım.”(En'âm 6/105)


Yukarıdaki âyette, ayetlerin tasrîf edildiği, bununla elde edilen sonucun da tebyîn olduğu bildirilmektedir. Tasrîf ve tebyîn farklı şeylerdir. Oysa TDV'na ait mealde yukarıdaki âyete şu anlam verilmiştir:


“Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, ‘Sen ders almışsın' desinler de biz de anlayan toplum için Kur'ân'ı iyice açıklayalım.”


Yukarıdaki mealin “‘Sen ders almışsın' desinler de” bölümünü atlarsak ortaya çıkan meal şöyle olacaktır:


“Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, biz de anlayan toplum için Kur'ân'ı iyice açıklayalım.”


Dikkatli bir okuyucu, yukarıdaki mealde bir anlam bozukluğu olduğunu anlayacaktır.


Yapılan tasrîfle bilinen, zaten varolan şeylerin tebyîni yani ortaya çıkması amaçlanmaktadır. Tasrîf ile tebyîn arasında böylesi bir ilişki vardır.


Tafsîl ile tebyîn arasındaki benzer bir ilişki şu âyette görülmektedir:


وَكَذَلِكَنفَصِّلُالآيَاتِوَلِتَسْتَبِينَسَبِيلُالْمُجْرِمِينَ


“İşte ayetlerimizi böyle tafsîl ederiz ki suçluların yolu iyice belli olsun” (En'âm 6/55)


(Tanıtım Bülteninden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat