Yol Ayrımındakiler Erol Maraşlı

Yol Ayrımındakiler - Ülkücü Hareketteki Yol Ayrımlarının Romanı Ülkücü Hareketteki Yol Ayrımlarının Romanı

Beş bin yıllık Türk'ün ülküsünü şahikaya çıkarmak için yetiştirilmişlerdi: Vatan için; amasız, fakatsız, bahanesiz, korkusuz ölmeyi göze alanlardı… Milleti için uğruna can vermeye koşanlardı… Devlet-i ebediye için devletlû...
Stokta var
Kargo Ücreti: 45,00 TL
indirimli
90,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 11,45TL
9786257834216
1107634
Yol Ayrımındakiler - Ülkücü Hareketteki Yol Ayrımlarının Romanı
Yol Ayrımındakiler - Ülkücü Hareketteki Yol Ayrımlarının Romanı Ülkücü Hareketteki Yol Ayrımlarının Romanı
90.00

Beş bin yıllık Türk'ün ülküsünü şahikaya çıkarmak için yetiştirilmişlerdi: Vatan için; amasız, fakatsız, bahanesiz, korkusuz ölmeyi göze alanlardı… Milleti için uğruna can vermeye koşanlardı… Devlet-i ebediye için devletlû olmayı akıllarına getirmeden Alperen oldular… Şanlı bir mücadele içinde kan kardeşiydiler… Gün geldi ayrı düşüp, Bozkurt iken birbirlerinin kurdu oldular… Kimisi kara toprağa giderken, kimilerine ikbal kapıları açıldı, bazıları darağacında asıldı... Yusufiye onların mekanı oldu... Vatan-millet-devlet için mücadele ettiklerini sanıyorlardı. Savundukları devletin başındakiler tarafından asıldılar, ötelendiler, suyu getirirken testilerini kırdılar… Hepsinin yüreğini saran aşkın adı vatan sevgisi; Türk milliyetçiliği idi. Hor görülseler de, suçlansalar da, devlet kapılarından kovulsalar da, yitip gitseler de, işkence altında inleseler de, gücenmeyecekler, yorulmayacaklar, terk edip gitmeyeceklerdi.
“Ne yükler yüklendi çelim­siz omuzlarımıza / Ama inandık asrın müjdecisi çocuklar olduğumuza / Belki kırlarda çiçek toplayamadık / Belki yârimiz olmadı çiçek verecek / Ama ölümüne sevdalandık vallahi / Vallahi solduk hasretin şiddetinden / Çiçek çiçek... Analarım babalarım / Ah garip, yetim, sabiler / Kaç ak­şamlar Allah'ım / Kaç akşamlar yaşlı gözlerle / Yolları gözlediler... Bir Eylül sabahı, bir ana kesit / Bir düdük / Haramiler bastı kervanımızı / Kan göllerinde yüzdürüldük…” (alıntı)
Mâzi ile tekrar tekrar zihninde yaşayıp avunmaktan başka ne yapıyordu ki? İstikbâl de meçhuldü. Belki de cezaevinden çıkıp da uzanacak el, tutunacak dal arayan gençler, kapılacak cazibe merkezlerini de kaybet­mişlerdi. Geleceğe ait hayâlleri uçup gitmiş, tutunacağı dallar kopmuş, uzanacağı el de kalmamıştı
“Dalından koparılmış nesildi / kimseler arayıp sormadı bizi.
Ateşte açan karanfillerdik be çocuk / Mecaz değil, gerçek!
Yaramızdan akan al boyaya parmağımızı banıp / Ay-yıldız çizdik sokaklara” (alıntı)
Başka sevdalar bilmeden, tanımadan ülkü sevdası onlara yetecekti. İşte salt bu dava için, bunların hepsini gördüler, yaşadılar… Gençliğinin baharını yaşayamadan, hazanı yaşayanlardı onlar...
İşte onların romanı!..



(Tanıtım Bülteninden)


Kitabın Özellikleri
Hamur Tipi:
2. Hamur
Stok Kodu:
9786257834216
Boyut:
13,5 x 21
Sayfa Sayısı:
272
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020
Kapak Türü:
İnce Kapak
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe

Beş bin yıllık Türk'ün ülküsünü şahikaya çıkarmak için yetiştirilmişlerdi: Vatan için; amasız, fakatsız, bahanesiz, korkusuz ölmeyi göze alanlardı… Milleti için uğruna can vermeye koşanlardı… Devlet-i ebediye için devletlû olmayı akıllarına getirmeden Alperen oldular… Şanlı bir mücadele içinde kan kardeşiydiler… Gün geldi ayrı düşüp, Bozkurt iken birbirlerinin kurdu oldular… Kimisi kara toprağa giderken, kimilerine ikbal kapıları açıldı, bazıları darağacında asıldı... Yusufiye onların mekanı oldu... Vatan-millet-devlet için mücadele ettiklerini sanıyorlardı. Savundukları devletin başındakiler tarafından asıldılar, ötelendiler, suyu getirirken testilerini kırdılar… Hepsinin yüreğini saran aşkın adı vatan sevgisi; Türk milliyetçiliği idi. Hor görülseler de, suçlansalar da, devlet kapılarından kovulsalar da, yitip gitseler de, işkence altında inleseler de, gücenmeyecekler, yorulmayacaklar, terk edip gitmeyeceklerdi.
“Ne yükler yüklendi çelim­siz omuzlarımıza / Ama inandık asrın müjdecisi çocuklar olduğumuza / Belki kırlarda çiçek toplayamadık / Belki yârimiz olmadı çiçek verecek / Ama ölümüne sevdalandık vallahi / Vallahi solduk hasretin şiddetinden / Çiçek çiçek... Analarım babalarım / Ah garip, yetim, sabiler / Kaç ak­şamlar Allah'ım / Kaç akşamlar yaşlı gözlerle / Yolları gözlediler... Bir Eylül sabahı, bir ana kesit / Bir düdük / Haramiler bastı kervanımızı / Kan göllerinde yüzdürüldük…” (alıntı)
Mâzi ile tekrar tekrar zihninde yaşayıp avunmaktan başka ne yapıyordu ki? İstikbâl de meçhuldü. Belki de cezaevinden çıkıp da uzanacak el, tutunacak dal arayan gençler, kapılacak cazibe merkezlerini de kaybet­mişlerdi. Geleceğe ait hayâlleri uçup gitmiş, tutunacağı dallar kopmuş, uzanacağı el de kalmamıştı
“Dalından koparılmış nesildi / kimseler arayıp sormadı bizi.
Ateşte açan karanfillerdik be çocuk / Mecaz değil, gerçek!
Yaramızdan akan al boyaya parmağımızı banıp / Ay-yıldız çizdik sokaklara” (alıntı)
Başka sevdalar bilmeden, tanımadan ülkü sevdası onlara yetecekti. İşte salt bu dava için, bunların hepsini gördüler, yaşadılar… Gençliğinin baharını yaşayamadan, hazanı yaşayanlardı onlar...
İşte onların romanı!..



(Tanıtım Bülteninden)


Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat