İstafiller Oldu mu Celal Özcan

İstafiller Oldu mu

"…Yatağının hemen dayandığı duvarda bir röprodüksiyon: İstanbul tablosu. Kocası Pavlis'in yaş günü armağanı olan bu tabloya dalıyor bakışları.Çok sevdiği İstanbul tablosunda eksik kalan bir şey yok gibiydi. Sarayburnu'ndan ta...
9786054307333
569667
İstafiller Oldu mu
İstafiller Oldu mu
39.00

"…Yatağının hemen dayandığı duvarda bir röprodüksiyon: İstanbul tablosu. Kocası Pavlis'in yaş günü armağanı olan bu tabloya dalıyor bakışları.
Çok sevdiği İstanbul tablosunda eksik kalan bir şey yok gibiydi. Sarayburnu'ndan ta Fenerlere değin her ayrıntısında gezindi. Yeniden tararken tabloyu, bir noktada duruverdi: 'Ayasofya'ya takılıp kalmıştı bakışları. Kendi yazgı çizgisini bugünlere taşıyan tarihin geçmiş derinliklerinde bir Bizans gerçekliğine gitti usu. O tarih, kendisini tüketirken, varlığına zemin oluşturan coğrafyasını ve bu coğrafyada yaşayan insanların hayatlarını paramparça edip dağıtmış, hatta bitirmişti. Bunun etkisiyle, şimdilere aktarılanlar salt bölük pörçük kalıntılardı. Onun eseriydi bu örenlikler. Onun eseriydi şu yalnız, şu umarsız kadınla henüz on sekizindeki masum kızı Evdoksia'nın talihsizliği. Onun ve elbette sütten çıkan ak kaşık olmayan Osmanlı'nın eseriydi.
Tablo'yu da götürecekti; kararlıydı. Ama bütün o anılar zincirindeki her biri harikalığıyla kendisini ve ailesini mutlu eden halkalar ne olacaktı? Yüzüne vuran Boğaz serinliği; gözlerine şiirini sunan görkemli İstanbul dekorları, büyülü manzaralar? O cennetin baş döndürücü kimi köşelerinde yakalayıp değerlendirdikleri yaşam renkleri?
Ve Pendik? Birden pencereye yürüdü; hıçkırıklı bir ünlemeyle, "Pendik! Pendik'im benim!" diye ünledi; "Nasıl ayrılacağım senden? Toprağında yatan sevgilim Pavlis'imden? Nasıl?"



Sayfa Sayısı: 18

Baskı Yılı: 2010


Dili: Türkçe
Yayınevi: Heyamola Yayınları
Kitabın Özellikleri
Stok Kodu:
9786054307333
Boyut:
13.50x19.50
Sayfa Sayısı:
223
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2010
Kapak Türü:
İnce Kapak
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategoriler:

"…Yatağının hemen dayandığı duvarda bir röprodüksiyon: İstanbul tablosu. Kocası Pavlis'in yaş günü armağanı olan bu tabloya dalıyor bakışları.
Çok sevdiği İstanbul tablosunda eksik kalan bir şey yok gibiydi. Sarayburnu'ndan ta Fenerlere değin her ayrıntısında gezindi. Yeniden tararken tabloyu, bir noktada duruverdi: 'Ayasofya'ya takılıp kalmıştı bakışları. Kendi yazgı çizgisini bugünlere taşıyan tarihin geçmiş derinliklerinde bir Bizans gerçekliğine gitti usu. O tarih, kendisini tüketirken, varlığına zemin oluşturan coğrafyasını ve bu coğrafyada yaşayan insanların hayatlarını paramparça edip dağıtmış, hatta bitirmişti. Bunun etkisiyle, şimdilere aktarılanlar salt bölük pörçük kalıntılardı. Onun eseriydi bu örenlikler. Onun eseriydi şu yalnız, şu umarsız kadınla henüz on sekizindeki masum kızı Evdoksia'nın talihsizliği. Onun ve elbette sütten çıkan ak kaşık olmayan Osmanlı'nın eseriydi.
Tablo'yu da götürecekti; kararlıydı. Ama bütün o anılar zincirindeki her biri harikalığıyla kendisini ve ailesini mutlu eden halkalar ne olacaktı? Yüzüne vuran Boğaz serinliği; gözlerine şiirini sunan görkemli İstanbul dekorları, büyülü manzaralar? O cennetin baş döndürücü kimi köşelerinde yakalayıp değerlendirdikleri yaşam renkleri?
Ve Pendik? Birden pencereye yürüdü; hıçkırıklı bir ünlemeyle, "Pendik! Pendik'im benim!" diye ünledi; "Nasıl ayrılacağım senden? Toprağında yatan sevgilim Pavlis'imden? Nasıl?"



Sayfa Sayısı: 18

Baskı Yılı: 2010


Dili: Türkçe
Yayınevi: Heyamola Yayınları
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat