Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii Ahmed Akgündüz

Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii

Ayasofya'ya hergün artan bir ilgi var. Bu ilgi sadece iki dinin mensupları tarafından değil, her kesim tarafından gösterilmektedir. Dünya kültür mirasına aday gösterilen bu muhteşem eser, hem Hristiyanların hem de Müslümanların önemli...
9789757268375
1150986
Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii
Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii
49.00

Ayasofya'ya hergün artan bir ilgi var. Bu ilgi sadece iki dinin mensupları tarafından değil, her kesim tarafından gösterilmektedir. Dünya kültür mirasına aday gösterilen bu muhteşem eser, hem Hristiyanların hem de Müslümanların önemli mabedleri arasmda yer almaktadır. Dokuz yüz küsur yıl Hristiyanların kilisesi, beşyüz yıla yakın da Müslümanların camisi olan Ayasofya, bugün müzedir.

Ayasofya Hristiyanlar için Bizans'ın geride bıraktığı bir hatıra, en büyük ve mukaddes mabedlerden biri. Ayasofya, Roma'da San Pietro, Londra'da St. Paul ve Milano'da Santa Maria kiliseleri yapılıncaya kadar dünyanın en büyük kilisesi idi.

Müslümanlar için, fethin ve istiklalin sembolü, Fatih'in geride bıraktığı büyük hatıra ve beş yüz yıl boyunca huşu ve haşyet içinde Allah'a secdeye varılan bir mabed, ilim ve irfan merkezi bir külliye.

Ayasofya, Bizans kadar Osmanlıdan da büyük izler taşır. Zira, Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethettiği zaman yıkılmaya yüz tutan bir Ayasofya ile karşılaşır. Fatihle başlayan Ayasofya üzerindeki imar faliyetleri son Osmanlı padişahına kadar devam ederek bu günlere gelmesi sağlanır. Ayasofya, Bizans'tan devra-lındığı gibi sade tek bir yapı ile sınırlı kalmamış, bir külliye haline getirilmiştir.

Osmanlı Ayasofyası

Ayasofya'nın günümüze en iyi biçimde gelebilmesinin başlıca nedeni diyor Erdem Yücel, yüzyıllar boyunca yapılan ve onu yaşatmak amacına yönelik onarımlar olmuştur. Gerçek şu ki, Ayasofya, Osmanlılar sayesinde varlığını bugüne kadar sürdürebilmiştir2. Süheyl Ünver pek haklı olarak şöyle der; "Türk, geçmiş asırlarda tahripkar değildi. Bizans'ın bir taşına bile dokunmamışlar, bilakis imar etmişlerdir. Birkaç garazkarımız müstesna herkes bunun böyle olduğunu bilir. Bunları imar, yıkmak değildi. İstanbul'a Türk'ten başka bir millet sahib olsaydı, acaba bugünkü kadar Bizans eseri kalabilir mi idi? İstanbul'da bir Türk eserini, bunlardan herhangi birini ortaya çıkaracağım diye yıkanlar, hiç olmazsa kendinden utanmalıdır"

Ayasofya Türkler'in eline geçtikten sonra birçok tamir görmüş, çeşitli desteklerle takviye edilmiştir. Bu tamir ve takviyelerle bugüne kadar ayakta kalması sağlanan Ayasofya'ya yapılan çeşitli ilaveler, binaya bir Türk sanat eseri hüviyetini kazandırmıştır.

Kitabın Özellikleri
Stok Kodu:
9789757268375
Boyut:
14.00x18.00
Sayfa Sayısı:
527
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
Kuşe
Dili:
Türkçe

Ayasofya'ya hergün artan bir ilgi var. Bu ilgi sadece iki dinin mensupları tarafından değil, her kesim tarafından gösterilmektedir. Dünya kültür mirasına aday gösterilen bu muhteşem eser, hem Hristiyanların hem de Müslümanların önemli mabedleri arasmda yer almaktadır. Dokuz yüz küsur yıl Hristiyanların kilisesi, beşyüz yıla yakın da Müslümanların camisi olan Ayasofya, bugün müzedir.

Ayasofya Hristiyanlar için Bizans'ın geride bıraktığı bir hatıra, en büyük ve mukaddes mabedlerden biri. Ayasofya, Roma'da San Pietro, Londra'da St. Paul ve Milano'da Santa Maria kiliseleri yapılıncaya kadar dünyanın en büyük kilisesi idi.

Müslümanlar için, fethin ve istiklalin sembolü, Fatih'in geride bıraktığı büyük hatıra ve beş yüz yıl boyunca huşu ve haşyet içinde Allah'a secdeye varılan bir mabed, ilim ve irfan merkezi bir külliye.

Ayasofya, Bizans kadar Osmanlıdan da büyük izler taşır. Zira, Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethettiği zaman yıkılmaya yüz tutan bir Ayasofya ile karşılaşır. Fatihle başlayan Ayasofya üzerindeki imar faliyetleri son Osmanlı padişahına kadar devam ederek bu günlere gelmesi sağlanır. Ayasofya, Bizans'tan devra-lındığı gibi sade tek bir yapı ile sınırlı kalmamış, bir külliye haline getirilmiştir.

Osmanlı Ayasofyası

Ayasofya'nın günümüze en iyi biçimde gelebilmesinin başlıca nedeni diyor Erdem Yücel, yüzyıllar boyunca yapılan ve onu yaşatmak amacına yönelik onarımlar olmuştur. Gerçek şu ki, Ayasofya, Osmanlılar sayesinde varlığını bugüne kadar sürdürebilmiştir2. Süheyl Ünver pek haklı olarak şöyle der; "Türk, geçmiş asırlarda tahripkar değildi. Bizans'ın bir taşına bile dokunmamışlar, bilakis imar etmişlerdir. Birkaç garazkarımız müstesna herkes bunun böyle olduğunu bilir. Bunları imar, yıkmak değildi. İstanbul'a Türk'ten başka bir millet sahib olsaydı, acaba bugünkü kadar Bizans eseri kalabilir mi idi? İstanbul'da bir Türk eserini, bunlardan herhangi birini ortaya çıkaracağım diye yıkanlar, hiç olmazsa kendinden utanmalıdır"

Ayasofya Türkler'in eline geçtikten sonra birçok tamir görmüş, çeşitli desteklerle takviye edilmiştir. Bu tamir ve takviyelerle bugüne kadar ayakta kalması sağlanan Ayasofya'ya yapılan çeşitli ilaveler, binaya bir Türk sanat eseri hüviyetini kazandırmıştır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat